hatay meselesi ve hatayın anavatana katılması
Hatay Benim Namusumdur. Hatay'ı Alacağım"
“İskenderun Sancağı” olarak adlandırılan bölgenin ana vatana ilhakı Atatürk’ün bir asker ve devlet adamı olarak liderlik yeteneğinin ve Türk diplomasisinin başarısının en önemli kanıtıdır.
Bölgenin Tarihi ve Jeopolitik Önemi
Antakya bölgesi dünyanın en eski yerleşim birimlerinden birisidir. Bölgede yapılan araştırmalar burada yerleşimin milattan çok öncelere dayandığını göstermektedir.
M.Ö. 650’li yıllarda Antakya yöresine Oğuzhan’ın geldiği rivayet edilmektedir. Daha sonra Persler bölgeye hakim olmuştur. Antakya, bir ara Doğu Roma İmparatorluğu, İranlılar, Emeviler, Abbasiler ve Bizanslıların eline geçmiştir. Anadolu Selçuklu Sultanı I.Süleyman’ın şehri almasıyla 1084’ten itibaren Antakya tekrar İslam hakimiyetine girdi. 1098’de Haçlılar şehri ele geçirip ahaliyi kılıçtan geçirdiler. Antakya bundan sonra 170 sene Hıristiyanların elinde kaldı. Daha sonra Memluk Sultanı Baybars 1268’de Antakya’yı ele geçirdi.
Yavuz Sultan Selim, Mısır Seferi sonrasında 1517’de Suriye ve Antakya’yı Osmanlı topraklarına kattı. 1517’de Kahire dönüşünde Şam’a uğrayan Yavuz Sultan Selim, Malatya, Divriği, Darende, Besni, Gerger, Birecik, Antep ve Antakya’yı aldı. Böylece uzun sürecek Osmanlı hakimiyeti başlamış oldu. Bölge, Osmanlı idari yapısında önemli bir yere sahipti. Antakya, 1918’de İngiliz ordularının istilasına uğradığı zamana kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun bir sancağı olarak kaldı. Daha sonra Fransızların işgaline uğradı.
İskenderun Sancağı, gerek ticaret yolları, gerekse Doğu Akdeniz’in güvenliği açısından jeostratejik öneme sahip zengin bir bölge olmasından dolayı 18.yüzyıl başlarından itibaren Fransa’nın göz diktiği bir yer olmuş; bölgeye eğitim, sağlık, din ve demiryolu alanlarında yatırım yaparak nüfuzunu yerleştirmeye çalışmıştır.
İngiltere ve Fransa Bölgeyi Sykes-Picot Antlaşması ile Gizlice Paylaşıyorlar
İngiltere ve Fransa I.Dünya Savaşı içinde gizli olarak imzaladıkları Sykes-Picot Anlaşması ile Ortadoğu bölgesini paylaşmışlardı. Bu anlaşmaya göre Suriye, Lübnan ve Çukurova, dolayısıyla İskenderun Sancak bölgesi Fransa’nın nüfuz bölgesine dahil edilmiştir. I.Dünya Savaşı sonunda 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesi imzalandığı sırada, Sancak bölgesi Türk kuvvetlerinin kontrolünde bulunuyordu. Fakat Mondros Mütarekesinin maddeleri gereğince Osmanlı Devleti fiilen tarihe karışmış oluyordu. 9 Kasım’da İngiliz birlikleri Mondros’un 7.maddesine dayanarak İskenderun Sancağı’nı işgal ettiler, daha sonra yaptıkları gizli anlaşma uyarınca, bölgeyi Urfa, Antep, Adana ve Mersin’i de işgal etmiş olan Fransız birliklerine bıraktılar. 11 Aralık 1918’de Fransızlar İskenderun Sancağını işgal ettiler.
Ulu önder Atatürk’ün Hatay sorununa ilgisi bu tarihlerde başlar. Bu sırada (31 Ekim 1918) Adana’da bulunan Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığına atanmış bulunan Mustafa Kemal Paşa İngilizlerin İskenderun’u işgal isteklerine direnerek, İskenderun’a yapılacak herhangi bir İngiliz saldırısına silahla karşı konulması emrini verdi. Onun bu davranışı Osmanlı Hükümeti’ni kızdırmış ve Yıldırım Orduları Grubu 7 Kasım’da dağıtılarak Mustafa Kemal Paşa Harbiye Nezareti emrine verilmiştir. Mustafa Kemal’in Harbiye Nezareti emrine alınmasından sonra bölgedeki direnme kırılmış, İngiliz ve Fransız işgalleri kolaylaşmıştır.
Türkler Fransızlara Direniyor
11 Aralık 1918’de Fransızlar tarafından işgal edilen Sancak bölgesinde Türkler yer yer direnişe başlamışlardır. Bu direniş önce Dörtyol, daha sonra diğer bölgelerde ortaya çıkmıştır. Reyhanlı ve Antakya’da teşkilatlar kurularak mücadeleye başlanmıştır.
13 Temmuz 1919 tarihinde bölgede inceleme yapan Amerikan King Came heyeti İskenderun Sancağı’na gelerek halktan Fransız yönetiminden memnun olup olmadıklarını sormuş, bunun üzerine Türkler Fransız yönetimine karşı olduklarını ve Türk yönetimi istediklerini belirtmişlerdir. Türklerin Fransız yönetimine karşı olan tavırları Fransızları kızdırmış, tutumlarının daha da sertleşmesine yol açmıştır. Fransızların yanında yer alan Ermeni çeteleri Türklere yönelik baskı ve taşkınlıklarını giderek artırmaya başlamıştır. Bütün bu baskı ve öldürmeler karşısında İskenderun Sancağı ve havalisi Türkleri birlik halinde mücadeleye girmişlerdir.
Tayfur Sökmen Fransızlara Karşı Direniş Hareketini Örgütlüyor
İskenderun Sancağı için mücadele veren, gerektiğinde tüfekle çarpışan, zulme ve esarete karşı verdiği mücadelede büyük Atatürk’ün güvenini kazanarak önce Antalya mebusu, daha sonra da Hatay Devlet Başkanlığı’na seçilen Tayfur Sökmen’in (TBMM eski Başkan vekili Murat Sökmenoğlu’nun babası) Hatay’ın kurtuluşunda ve Türkiye’ye ilhakında büyük emeği geçmiştir.
1892 doğumlu olan Tayfur Sökmen, aslen Reyhanlı olup, seçkin bir aileye mensuptur. Dedesi, Karamürselzade Ahmet Paşa, 1825’te devlete vergi vermemek için isyan eden Halep eyaletinin merkezini, vergi vermeye zorlamak ve isyanı bastırmak amacıyla görevlendirilmiş ve bu görevi başarı ile neticelendirdiğinden dolayı Padişah tarafından Reyhanlı’ya Ucbeyi alarak atanmıştır. Dedesinin ölümünden sonra babası Karamürselzade Şevki Bey Aşiret Reisliğine seçilmiştir. Rüştiye mezunu olan ve 1909’da Kırıkhan’da meydana gelen Ermeni Vaka’sı nedeniyle yüksek öğrenimine devam edemeyen Tayfur Sökmen, 1.Dünya Savaşı sırasında askerliğini Halep’te yapmıştır. Atatürk’ü de ilk defa Halep’te Yıldırım Orduları Grup Kumandanı olarak görmüştür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder